Translate

Masa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Masa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Nisan 2013 Pazartesi

Japon Esintili Bir Lake Mutfak

Dünden kalan bir bahar esintisi var içimde; 

Bu pazartesi biraz dekorasyona yönelelim tekrar diyorum... 

Mevsime uygun şöyle Kiraz çiçekleri, orkideler ve enfes japon bahçeleri geliyor ilk aklıma hayal edince...

Ve Nişler oldukça revaşta son dönemde; harika bir mutfakla merhaba diyorum bu haftaya...

Sevgilerimle... 










4 Nisan 2013 Perşembe

Domates Kabuğundan Gül Yapmak

Pratik Mutfak Bilgileri;

İster salatanıza bir estetik isterseniz seçitli sebzelerden renkli dokunuşlar...

yapımı da çok kolay domatesi dibinden başlayarak yatay soyuyorsunuz, sonrada doluyorsunuz...

hepsi bu kadar.

 

 




2 Nisan 2013 Salı

Hoş Geldin . . . Merhaba BAHAR :)

Umut bu olmalı
Cesaret
Azim de
Her yerin buza kestiği, kaskatı
Beyaz artığı zamanların soluğu
Donduğunu sandığın noktada
Bir bakmışsın, sancılı bir sarı
Nefes almak için
Yarmış toprağın bağrını
Merhaba bahar
Şükürler olsun!
İçimdeki umuda
Can olduğuna
Şükürler olsun!
İçimdeki korkuya
Törpü olduğuna
Asi bir başkaldırışınla
Beni bana sunduğuna
Şükürler olsun...

 

 
İçim kıpır kıpır; 
 Sizde küçük dokunuşlarla evinize bahar getirin...
 

 "Bir gün tutar bir caneriği, 
çiçeğini sunar bahara, 
bir tutam serinlik, 
bir yürekte buğulanan sıcaklık. 
Ve konar gözlere bir öpücük gibi kuşların bahar sevinci. 
Okşar bir annenin parmakları gibi usulca saçlarımızı seher yeli. 
Bir tutam gün ışığı dolar içimize, bir tutam sevinç çığlığı. 
Ne zaman bahar gelse, sevinci yaşar kırlar, dağlar, ovalar, denizler... 
Aydınlık gelir dört bir tarafa, 
gürül gürül akar dereler. 





Bir dağ pınarı gibi hayat kaynar kanımızda; yüreğimizde tomurcuk tomurcuk aşk fışkırır.  
Alıp götürür duygularımızı dağların ötesine serin serin esen rüzgârlar... 
Bu dağların sevda türküsüsün sen, denizlerin mavisi, bulutların beyazı. 
Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar sesin gökyüzünde. 
Ben sonbaharın yorgun, yanık türküsüyüm; sarıya çalar rengim; rüzgârlar estikçe savurur yapraklarımı uzak diyarlara. 
Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun. 
Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında; bir köy türküsü gibi hilesiz ve içli. 
Ben seni ozanca sevdim türkü bakışlım. 
Mehtabın güzelliği, yıldızların ışıltısısın sen karlı dağlarda. 
Umut, aşk ve alın terisin ak alınlarda. 
Acılar içinde de olsa hayatı çılgınca sevdim. 
Çılgınca sevdim dağları, denizleri, kuşları, ormanları, umudu, sevinci, güneşi, çocukları. 
En çok da seni sevdim aşk çiçeğim. 
Bu sevdayı alıp gitme benden, alıp gitme buralardan, gözleri türkülü kuşum. 
İçimdeki baharı öldürüp gitme. 
Kimsiz, kimsesiz kalır yüreğim. 
Körpe bir dal gibi koparma sevinçlerimi yüreğimden."




20 Mart 2013 Çarşamba

OSMANLI MUTFAĞINDAN Kestaneli Pilav

Şu Güzelliğe Bakın!!! Şık sofralara yakışacak enfess bir lezzetle karşınızdayım...


Sezonunda haşlandığınız kestaneyi buzdolabında saklayabiliyorsunuz, sonra çözüp kullanabilirsinizz.

Bu pilav içinde haşlanmış kestane,
Haşlanmış küçük parçalara bölünmüş tavuk,
1 Havuç,
Kuş üzümü,
Arzuya göre bir tutam tarçın 
Tereyağ
Badem
Pirinç kullanacağız...

Yapılışı : 
Haşlanmış tavuk ve kestaneyi tenceremize alıp biraz kavuruyoruz, sonra üzerine havucu dilimleyerek biraz daha sote ediyoruz.
üzerine kuş üzümünü ilave ediyorum arzuya göre bir tutam tarçın...
Başka bir cezvede kabukları soyulmuş bademleri tereyağında kavuruyoruz.

Bu pilavımızı iki parça halinde hazırlayıp, serviste birleştirebilirsiniz, ben öyle seviyorum, birarada hazırlayıp birlikte pişirilebilenler de var :))

Pirinç Pilavı :
1 Su bard. pirinç (önceden ıslatılmış)
orta ateşte az tereyağda tel tel oluncaya kadar soteliyorum, 1bardağa en az 1,5 bardak su ilave ediyorum, tuz, birkaç damla da limon damlatıyorum, üzerini kapatarak güzelce pişiyor kar tanelerim...

Gelelim servisine...
Bir kasede en alta kavurduğunuz bademleri koyuyorsunuz,
üzerine hazırladıgınız kestaneli sosumuzu
ve pirinç pilavımızı...

ağır tatları ve otantik lezzetleri denemek isteyenlere öneririm...
Afiyet olsun.

 



 
 

18 Mart 2013 Pazartesi

ISPANAKLI PASTA

Yıllardır yapılan bir tarif ama hala yapmayanınız varsa buyurun yapımına...


        Malzemeler:

 

  • 3 yumurta

  • 1,5 su bardağı şeker

  • 250gr kadar ıspanak

  • 3/4 su bardağı sıvı yağ

  • 2 su bardağı elenmiş un

  • 1 paket kabartma tozu

  • 1 paket vanilya

    HAZIRLANIŞI: 
    Tencerede su kaynatıyoruz ve ıspanağı koyarak 1-2 dakika kadar ıspanaklar kendini bırakana kadar tutuyoruz. Kevgirle çıkardığımız ıspanakları soğuk su dolu kaseye koyarak soğutuyoruz ve yaprakların yeşil kalmasını sağlıyoruz. Yumurtaları karıştırma kabına kırıyoruz. Toz şekeri içine döküyoruz ve mikserle iyice köpürene kadar çırpıyoruz. Ispanakları soğuk sudan çıkarıyoruz ama elimizle sıkmadan AZ suyuyla doğrayıcının içine koyuyoruz ve parçalatıp püre haline getiriyoruz. Elde ettiğimiz püreyi de yumurta karışımına ilave edip, çırpıyoruz. Sıvı Yağ, Kabartma Tozu, Vanilya ve un koyuyoruz, mikserle karıştırıyoruz. 

    Yağlı kağıt serdiğimiz kare fırın kabına karışımı döküyoruz ve önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişiriyoruz. Pişmesine yakın 160 dereceye düşürüyoruz. 

    KREMASI İÇİN:
    • 1 su b. süt
    • 2 çorba k. un
    • 1 çay b. toz şeker
    • 1 pk. köpürtülmüş şanti
    • 1 pk. vanilya

    Sütü tencereye döküyoruz. Unu, toz şekeri ve vanilyayı ilave ediyoruz ve çırpma teliyle karıştırarak pişirmeye başlıyoruz. Göz göz olup kaynamaya başlayınca altını kapatıyoruz. Kremamız iyice soğuyunca içine köpürtülmüş şantinin yarısını koyarak mikserle iyice çırpıyoruz. Pasta keki pişince fırından çıkarıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Soğuyunca enlemesine ortadan ikiye kesiyoruz. Hazırladığımız kremayı da alttaki kekin üzerine sürüyoruz. Üst katını kapatıyoruz ve servis tabağına alıyoruz. Üzerini de köpürtülmüş şantiyle kaplıyoruz, ben biraz içine kırmızı gıda boyasından tuz kadar serptim böyle tatlı bir pembe oldu. Üzerini de bonibonla süsleyerek servis ediyoruz.
    Afiyet olsun... 




10 Ocak 2013 Perşembe

SWAROVSKİ TAŞLI DEKORASYON - IŞIK AŞKINA...

Merhaba Dostlarım;
Süslü püslü ciciler yerine 
bugün sizlere evinize dair küçük ışıltılardan görsel bir şölen sunacağım. Ben resimler arasında kayboldum, 
ister ayna, ister saat, isterseniz örtülerinizin üzerinde kullanın 
hatta salon aksesuarlarım vardı, 
rulo makara şeklinde satılan taşarla küçük ışıltılar kattım 
biraz değişiklik olsun dedim  ...
Kadın milletiyiz işte . . . 
sadece parmağımızdaki yetmiyor; ışık aşkına diyorum...

Not:Böyle bir ev hazırlayıp lütfen pijamalarla dolaşmayın:)
Sevgilerimle...














11 Aralık 2012 Salı

Yeniyıl Yılbaşı Hazırlıkları

Yılbaşı Yeniyıl Hazırlıkları zamanı geldi, 

Yepyeni bir yıla doğru ilerliyoruz. 

her blogta, her mağazada altınlar, yeşiller, kırmızı ciciler, hediye paketleri...

henüz erken, daha bekliyim bu yazı için desemde bir kaç satırın zamanı geldi.

Yeni yıl, yeni heyecanlar ve yılbaşı gecesinin insanları bir araya getiren o özel büyüsü... 

 Şahsen ağaç süsleme, alkol, parti vs. şahsım adına tasvip etmesemde yinede bahane edip dostlarla güzel sofralardan çok hoşlanıyorum ve bir mum almak kafi deyip, minik yeniyıl heycanına da kapılmadan edemiyorum.

Mesela sehpa üzerine şu parça aynalarla dekor çok pratik geldi bana :)

Yılbaşı’nın yaklaşmasıyla birlikte bir heyecan sarar içimizi... Yeni kararlar alırız yeni yıla dair, sözler veririz kendi kendimize.

Herkese mutlu yıllar. . . 

 











 

 



23 Kasım 2012 Cuma

MUHTEŞEMMM AŞURE - MUHARREM AYI

Aşure
OKTAY USTADAN ENFES BİR TARİF BURDA :)) TIKLAYIN... 


Küçüklüğümden beri çok severim aşureyi..

Eskiden Anacığım yaptığında, sürekli ocak etrafında dolanır, tadına bakar, hep de azar işitirdim.. “Kızım yemeği -ya da her neyse- ... yapma “derdi Annem :)

Pişince hemen bir tabağa koyar, ağzım yana yana yerdim.. Sıcak severdim küçükken, ama büyüdükçe her iki halde de yemeye başladım,

Müthiş bir tad aşure..

Herkesin yaptığını beğenmem ama..Kimi tarçın-karanfil koymaz, kimisi de vanilya..Bazıları portakal kabuğu rendelemez, bazıları çok şekerli yapar vs. "Aşure dediğin benimki gibi olmalı" diyeceğim ama fazla abartmadan :) öncelikle hatırlatalım;

Cumartesi günü 10 muharrem..

İnşaAllah Cuma ve Cumartesi, ya da Cumartesi -Pazar ardarda iki gün oruç tutuyoruz efendim..İsteyen günleri üçleyebilir de..

Aşure orucu, hadiste* geçtiği üzere, ramazan orucundan sonra en sevaplı oruç ve de 1 yıllık günahlara keffarettir, inşaAllah elden geldiğince tutmaya gayret edelim..

Çok yerlerde ve şu an nette dolaşan maillerde okumuşsunuzdur aşure günü yapılacak işleri; İlim öğrenmek, gusletmek, selam vermek, özel duası, alışveriş vb.

Bir madde daha var orada “hediyeleşiniz” diye.. İnşaAllah sevdiklerinize, eş ve çocuklarınıza hediyeler alın o gün, sürprizler yapın..Komşularınıza da mesela, muhabbeti pekiştirmek için küçük ama unutulmayacak hoş sürprizler yapabilirsiniz..

“Sadaka verin” Bu da sıralanan maddelerden birisi, ihmal etmeyelim inşaAllah..

Hele ki “Allah’ın Ayı” Muharrem’de her yapılan iyi iş çok faziletli..Neden Allah’ın ayı denmiş, Allah’ın Ayı olur mu hiç?

Olmaz tabii ama Allah bu ayda çok çok affettiği, lutfettiği, tevbeleri kabul ettiği için öyle denmiş. Aynen Recep Ayı’na dendiği gibi..

Hem de Muharrem ayı, 4 haram aydan biri ve de her yapılan iyi ve kötü iş katlanıyor, akılda olsun..

Arabistan’da pek bilmiyorlar aşureyi..İlk zamanlar hayret etmiştim.

Sadece Suriyeli bir komşum yapmıştı, o da pirinçle ya da buğdayla sütü kaynatıyor, içine gül suyu, hel –kakule- üstüne de “mukesserat” dedikleri her çeşitten fındık, fıstık, badem vs. koyuyor..

Diğer Araplar ise bilmiyorlar hiç..

O zaman diyorum, bu aşure kesinlikle Osmanlı mutfağından..

E bizden başka bu mükemmel tarifi bilen olmadığına göre ;)

Ve Osmanlı yemeklerini ve o değişik damak tadlarını denedikçe hep dediğim şu sözümü söylüyorum:

“Atalarımız ağızlarının tadını biliyorlarmış” :)

Gerçekten, o binbir çeşit şerbetler, helvalar, tatlılar, pilavlar.. Meyvelerle etin o lezzetli uyuşumu..

Hele o güllaç, müthiş bir tad..

Kimin aklına gelir ya, nişastadan ince plakalar yapılıp, sütle ıslatılıp, böyle müthiş bir lezzetin ortaya çıkacağı..Hem de ne kadar kolay yapması.

Osmanlı nasıl, her çeşit milleti, kültürü, kafayı-yüreği bünyesinde topladıysa aynen sofrasında da toplamış..

Her mutfaktan esintiler görmek mümkün ama alınanlar direk değil, diğer mevcut tatlarla birleştirilip harika lezzetlere ulaşılmış..

Aşure de böyle bir tatlı..

İçinde tatlı-tuzlu her çeşit var, birleşmiş tüm tatlar..

Lezzetler elele-başbaşa, o bildiğimiz müthiş görüntü ve tad oluşmuş:

Buğday, nohut, fasulye, pirinç, kayısı, incir, ceviz, fındık, portakal, elma, ayva, tarçın, karanfil, vanilya, şeker.. Say sayabildiğince..

Biri eksik olsa tat bozulacak.
Biri eksik olsa görüntü ve lezzet değişecek.

Tuzlu da var içinde, tatlı da, ekşi de, ama birleşmişler “aşure” olmuş..Tuzu da ekşisi de tada karışmış..

Hani olur ya farzedin, bir yoklama yapılsa: “Aşure!” dense,
Kuru fasulye de nohut da şeker de “Burda!” Diyecek :)

Birini çıkarsan görüntü de lezzet de değişecek..
Bir tanesi bile lüzumsuz değil.

Ama tek başlarına da “Aşure” değiller!

Keşke, keşke diyorum biz tüm dünya müslümanları “aşure”den ibret alsak..

Aşure olsak!

Cem etsek tüm manaları “aşure” gibi..

Cem etsek aynı anda secdeye giden ve aslında kardeş olan tek tek yürekleri..

Hoş görsek, sevsek, sevilsek hep..

Yaratıcıları, Sahipleri, Taptıkları, Rızıklandıranları,
Peygamberleri, dinleri, kıbleleri,
Köyleri, şehirleri, devletleri, memleketleri ,

Bine kadar, yüze kadar, ona kadar hep “bir” “bir” “bir” olan, bu kadar ortak noktaları olan bunca insan, bunca müslüman neden ayrı-gayrı?! Neden kanlı-bıçaklı?

Ya Rab! Şu mubarek ay ve günler hürmetine topla bizi!

Sev bizi! Birbirimize sevdir bizi n’olur!

Bizim apartman Birleşmiş Milletler gibi :) Her milletten kimi ararsan var: Karşımda Filipinliler var, onlar müslüman değiller, yakındaki bir hastahanede çalışan sağlıkçılar..Onların altında Sudanlı bir aile..Daha alttakiler Yemenli.. En alt kat Suutlu. Bizim taraf da; altımda Suutlular, bir altta Eritiryalı, en alt kat da Yemenliler.

Dün alt komşumda kahvedeydik hepimiz, hatırlatıyor; “Muharrem ayı da geldi, aşure vakti” :) Her muharrem ayında kocaman bir tencere aşure yapıp dağıtıyorum onlara, alıştılar, bekliyorlar..Bakalım bu yıl daha yapamadım, ya nasib.

Bu da böyle bir aşure sohbeti oldu efendim, Rabbim hayırlara vesile kıla, dağınıklıklarımızı toplaya..Bizi seve, sevdiklerine sevdire, sevdiklerini bize sevdire amin..

Muhabbetle

Ayşe Reşad'dan alıntıdır... Çok beğendim bunu muhakka herkes okumalı... Teşk.ederim...


*“Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah'ın değer verdiği ay olan Muharrem ayında tutulan aşure orucudur…”

Muslim

*“Aşure günü orucunun, bir önceki yılın günahlarına keffaret olmasını Allah'tan umarım.”

Tirmizî

20 Kasım 2012 Salı

Evde Bisküvi Yapımı - Bir Demet Papatya - Un Kurabiyesi

Eve bir demet papatya ile gelen eşime bin adet papatya yaptım, 

bu minik kurabiye bisküviler çayın yanında güzel gidiyor, 

Hatta bir tepsisini iş yerime götürdüm, 1 tane bile kalmadı test edildi, onaylandı:)

ayrıntılarına gelince ...

 


Biliyorsunuz hem iş, hem okul, hem bebek durumundan artık en kolay tariflere kaçıyorum.
Bu da son zamanlardaki mutfak sırrım, tatlı arkadaşım Dr.Oetker Un Kurabiyesi
Ama tarifim ise daha doğaçlama...



* Dr.Oetker Un Kurabiyesi
* 1 Yumurta
* Yarım çay bardağı sıvı yağ
* 150 gr.tereyağ
* 1 paket Kabartma Tozu
* 1 paket Vanilya
* 1 kaşık yoğurt
* Üzerini süslemek için pudra şekeri ve tarçın

Yapılışı :
Un dışında kalan tüm malzemeleri güzelce harmanlayıp, un karışımımın içine ilave ettim...
sonra Mualla ablam sayesinde edindiğim bisküvi yapma makinemle papatyalar şekillendirdim.
180 Derecede hafif pembeleşinceye kadar pişirin, sıcacık çıkarttığınızda üzerine pudra şekeri ve tarçın ilave edin... Miiis Mis
HEPSİ BU KADAR...
AFİYE BAL ŞEKER OLSUN...







Benzer Yazılarım

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...♥ Zeynep'le Güne Merhaba ♥...

'Ve sen yine denendiginde
ve yine kalbin daraldiginda
ve yine bütün kapilar yüzüne kapandiginda
ve yine ne yapman gerektigini bilemediginde
Uzun uzun düsünve hatirla Yaradanini!
Allah kuluna kâfi degil mi?
(Zümer/36)

Konumuz Ne olsun :)