Translate

itiraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
itiraf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2020 Perşembe

ZARA 'dan Alışveriş Çılgınlığı

Eski Bir Zara Çalışanından 

Markanın Pazarlama Stratejisine Dair İtiraflar !!! 👈👈👈

Markaların birbirinden farklı pazarlama stratejileri var. Tabii ki çoğu çalışan da bu stratejilerden haberdar.

Günümüz tüketim toplumda markalar birbirleriyle rekabet edebilmek adına farklı pazarlama stratejileri geliştiriyor. Özellikle moda alanında ise bu rekabet çok daha canlı diyebiliriz. Yüzlerce marka her yıl, tüketiciye hitap etmeye ve gelirlerini artırmaya çalışıyor. Tabii ki rekabetin bu kadar kızıştığı bir ortamda yerlerini korumak için stratejilerini iyi belirlemeleri gerekiyor. Zara da bu markalardan biri. Küresel bir marka olan Zara’nın yurt dışı şubesinde çalışan eski elamanlarından biri de popüler olan markanın ürünlerini pazarlamak için nasıl stratejiler kullandığını açıkladı. Detaylara birlikte bakalım.

Eski bir Zara çalışanı “muhtemelen, dünyanın en yenilikçi dağıtım ağı” olarak tanımladığı markanın pazarlama stratejilerini açıkladı

 Neredeyse dünyadaki her büyük şehirde mağazası olan Zara’nın kıyafetleri hem ünlüler hem bloggerlar tarafından sıkça tercih ediliyor ..

Peki Zara nasıl bu kadar başarılı? İşte popüler markanın pazarlama stratejilerinden bazıları; 

1. Zara çalışanları mağazada beğendikleri kıyafetleri almıyorlar ! 

Zara çalışanları, çok sevseler bile mağazadan kıyafet almıyorlar. Bunun yerine, modelleri çevrimiçi sipariş ediyorlar. Bu ise, kimsenin denemediği tamamen yeni bir ürün almak için. İnternetten sipariş verildiğinde ürünün daha önce denenmemiş olma olasılığı çok daha yüksek. Ayrıca, beğendiğiniz bir ürünün bedeninizi uygun olanını mağazada bulamazsanız, internet üzerinden sipariş verebilirsiniz.

2. Bir ürünü beğenip ertesi gün satın almaya gelirseniz bir şey bulamayabilirsiniz

Satış sırasında, mağazalardaki kıyafetler genellikle taşınır. Bu, koleksiyonların değiştiğine inanmamızı sağlamak için yapılır. Bir gün önce gördüğünüz bir ürünü daha sonra bulamadıysanız muhtemelen daha arka raflara kaldırılmıştır. Ön tarafta ise yeni koleksiyondan kıyafetler vardır.

3. Tüm çalışanların indirim almak için kullandıkları bir kart bulunuyor, ZARA'da çalışan dostlarınızı bir yoklayın :)

Zara çalışanları, sadece Zara mağazalarında değil, İspanyol Inditex şirketindeki tüm mağazalarda indirim imkanı sunan özel bir kart kullanıp, personel indirimi alabiliyorlar. Bu kart; Pull & Bear, Massimo Dutti, Oysho, Bershka, Zara Home, Stradivarius gibi mağazalarda da kullanılabiliyor.

4. Mankenlere giydirilen kıyafetler özenle seçiliyor 

Bazı insanlar en pahalı modellerin mağazadaki en popüler yerlere yerleştirildiğini düşünüyor. Aslında bu doğru değil. Vitrindeki ve ve mağaza içerisindeki mankenlere giydirilen kıyafetler, satışın çok olduğu ürünler. Mağazanın ana hedefi mümkün olduğunca çok kıyafet satmak. Bu nedenle de diğer ülkelerde popüler olan ve çok satılan ürünler vitrinlerde kendine yer buluyor. Sonuçta bir ülkede satış rakamları başarılı olduysa diğer ülkede de olma şansı var.


5. Koleksiyonlar farklı kalitede hazırlanıyor

Zara’nın 4 koleksiyonu bulunuyor; Basic, Woman, TRF ve Studio. Basic koleksiyonu genellikle günlük giyim için kıyafetler içeriyor. Zara Woman, özel tasarım ve daha kaliteli modeller içeriyor. TRF ise, sokak stilini sevenler için daha spor bir tarz sunuyor. Zara Studio ise; her mağazada satılmayan ancak kolayca internet üzerinden sipariş edilebilen premium kıyafetler. Tabii ki bunların kalitesi ve fiyatları da birbirlerine göre farklılık gösteriyor

6. Bir kıyafetin yalnızca tek bir bedeni varsa buna dikkat edilmeli

Alışveriş yapıyorsanız ve sonra sevdiğiniz bir elbisenin sadece bir bedeni olduğunu görüyorsanız, panik yapmayın. Sadece mağaza görevlisine beğendiğiniz kıyafetin farklı bedeni olup olmadığını sorun. Mesele şu ki, bazen mağazalar müşterinin ürünü bitecek diye düşünüp o an satın alması için bunu uyguluyorlar. Çünkü mağazaya gidip çok fazla elbise olduğunu görürseniz, satın alma işleminizi erteleyebilir, fiyatları ve modelleri karşılaştırmak veya hatta fikrinizi değiştirmek için farklı mağazalara gidebilirsiniz.

7. Mağazalarda modellerin üzerindeki kombinler de birer strateji ürünü

Raflara bakarsanız, yan yana yerleştirilen tüm kıyafetlerin birbirleriyle uyum içerisinde olduğunu göreceksiniz. Bu, müşterilerin tek bir şey yerine tam bir kombin almasını sağlamak için yapılır. Yani aslında düşündüğünüzden ve istediğinizden daha fazla olmuş olursunuz. İşte tüketim çılgınlığı!

8. Lüks markaların bazı modelleri kopyalanır, ancak bir fark vardır 

Birçok Zara ürünü, ünlü markaların tam kopyaları veya “yarı kopyaları” dır. Markanın tasarımcıları ünlü markaların yeni sürümlerini takip eder ve gelecek koleksiyonlarda yeniden yaratmak istedikleri modelleri seçerler. Zara, dünyadaki trendleri takip ediyor ve trendi takip etmek isteyenlerin bunu çok para harcamadan yapmasına izin veriyor.

9. Tabii ara mevsimler yerine yazın ve kışın kıyafet almak çok daha ucuz

Zara’da büyük satışlar yılda 2 kez oluyor; kış indirimi ve yaz indirimi. Kış indirimi yeni yıldan önce başlıyor ve Ocak ayının sonuna kadar devam ediyor. Yaz indirimi ise yaz ortasında başlayıp ve yaz sonuna kadar sürüyor. Bu nedenle, indirimleri takip edip beğendiğiniz kıyafetleri çok daha uygun fiyata alabilirsiniz. 


 Yazı alıntıdır,
tamamen planlanmış, sektöre hakim girişimciler için tavsiye niteliğindedir...

 

 


 

 

 

 

 

 

 

2 Eylül 2019 Pazartesi

BU HAYAT 2 KİŞİLİK


NOT DÜŞÜYORUM !

 

UNUTMAYIN; 

BU HAYAT 2 KİŞİLİK 💕

BİZ ÇOK KAVGA ETTİK

BİRBİRİNİZİ BULMUŞSUNUZ; ŞİMDİDEN KIYMETİNİZİ BİLİN... 

 

Blogum; duyumsal günlüğüm, anektodum bu çok önemli unutmamalıyım...

Haftasonu hac ziyaretini yapıp gelmiş, yaşı hayli geçmiş tonton bir amcamın yanından geldim...
eşini de çok sever, öyle güzel bakar ki...
her şey bitiyor, ömür geçiyor, sadece bakıyorum arkadan şimdi, dedi...
nasihatım olsun size diye de ilave etti çıkarken kapıdan...
içimden sanki güvercinler uçuverdi :)

Kıymet bilenlerden olabilmek dileğiyle ... 





 

 


27 Ağustos 2019 Salı

Mutfak Genetiğimizi Kaybettik Biz !



ÇOK MU ZOR?


Ananeniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken,
Siz, "Aman anane be, boş versene" deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya...
Anane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini ananeden alıp, bir kenara yazmadınız ya...
İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse
Onu yiyeceksiniz.

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz.
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.
Bilmeli.
Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor!
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm,
maalesef torunlarınız da.
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için,
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi " köylü işi " vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları "modernite" sandığınız için,
Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir'de,
Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde
ekmek yapmak?
Bütün ailen kabız...


Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, 
niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun
Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi...
Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok;
Gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun...
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan...
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum;
Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, 
 Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, 
sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile...


Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. 
Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz,
Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.


Yılmaz ÖZDİL'den 
👍👍👍

11 Nisan 2019 Perşembe

Çocuklar Sadece Emanet


Çocuklar

 

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil, 
  Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları. 
  Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler 
  Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller. 
  Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
  Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır. 
  Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil. 
  Çünkü ruhlar yarındadır, 
  Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz. 
  Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz 

ama sakın onları Kendiniz gibi olmaya zorlamayın. 
  Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
  Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar. 
  Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür 
  Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar. 
  Okçunun önünde kıvançla eğilin 
  Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar 
  Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.

 
Halil CİBRAN
 
 
"beni anlamıyorsun !" "ben senin gibi olmayacağım!" "öff Anne/Baba"
yada anne babayı (fikirlerini) beğenmeme, özgür değilim!,  vs;
 Özellikle ergen döneminde çocukları olan ebeveynlerin şikayetidir aynı frekansı paylaşamamak...
Burada çok kelime etmek yerine sabırla, ileitişimle ve huzurla bu dönemi ailece aşmak gerek :)
 
Özel Eğitimli Bireyler hatta Genel Çocuk Psikolojisi üzerine bir kursa gidiyorum,
Öğrenmek, daha iyiye ulaşabilmek için uğraşmak bile bence önemli
Ve; çok sevdiğim, değerli bu şiiri paylaştım önce size konu üzerine ...
 
Sonra;
 
Arada aklıma geldikçe yine okuyorum; 

Kendime daha iyi bakıyorum,
 
hareketlerime, vermeye çalıştığım sevgiye,
 
yetiştirmekle görevli olduğum Birey'e, 
 
Rabbimin En Güzel Emanetine...



1 Nisan 2015 Çarşamba

Öldürülen Mehmet Selim Kiraz bakın kimdi... | Timetürk Haber

Gündemden uzak kalamıyorum;

Daha doğrusu herkes elbette bir taraf, bende * karınca misali ...



Öldürülen Mehmet Selim Kiraz bakın kimdi... | Timetürk Haber

   












" Ağır ağır giden Karıncaya sormuşlar;

- Nereye gidiyorsun böyle?

Karınca demiş ki;

- Uzaklardaki sevdiğime.

Karıncaya demişlerki;

- Böyle giderek varamazsın ki sevdiğine…

Karınca demiş ki,

- Olsun… Hiç olmazsa yolunda (uğrunda) ölürüm!..." 

16 Şubat 2015 Pazartesi

SORUN TEKNOLOJİ Anne/Baba GEL OYUN OYNAYALIM !!!



Önüne Yeni/Çok Oyuncak koyan ANNE; 

Biraz Dinlenebilmek yada Çocuğunu sevindirmek adına Eline Cep Telefonu Veren BABA

Belkide yeterince ÇOCUĞUNUZLA İLGİLENMİYORSUNUZDUR !!!  


Bu blogun Asıl Sebebi; Rabbimin bana en güzel emanetii!

Oğlum...

Onunla büyüdü, ihtiyaçlarıyla gelişti....

Şimdi bazı şeyleri engellemeye çalışıyorum sonra da acaba diğer çocuklardan geri kalır mı diye düşünür oldum...

Sorun Teknoloji; 

Son dönemin en önemli faktörü; ufuk ve belkide çığır aşan hızımız, dünyada ki refabet çizgisi...

Neyse;
Öyle dallanıp budaklanacak bir konu ki ;
Gergin, biraz hareketli yani kelime seçmeye çalışıyorum, huzursuz hırçın çocuklar çok var çevremizde, okuyorum , araştırıyorum, oğlumun bile hırçın tavırları oluyor durmadan onunla konuşmaya çalışıyorum, bazen 2-4 yaş sendromu deniyor, evet bazen onu tanıyamıyorum ağlıyorum, ağlıyordum :))

Artık değil ----> İpleri elime alıp gündemi daha çok değiştirmeyi öğrendim, Bu listeyi çıkarıp sizde buzdolabınıza asın veeee sırasıyla yapın, çok işe yarıyor.

Biliyormusunuz sebebi ne bu çocukların;
Onunla ilgilenmediğiniz için, istediği ilgi için, anne babanın dikkatini çekmeye çalıyor belkide acı vermeyi deniyor...

Çalışıyorsunuz ve çocuğunuza vakit ayıramamaktan şikayet 
mi ediyorsunuz? 
İşte size kaliteli zaman geçirmeniz için 50 öneri.
  1. Parmak boyasıyla resimler yapın.
  2. Puzzle yapın.
  3. Birlikte resimli kitap yapın.
  4. Kitaplarınızı şeffaf ambalajla kaplayın.
  5. Birlikte bulmaca çözün.
  6. Odasını birlikte boyayın.
  7. Hayvan seslerini taklit edin.
  8. Pizza yapın.
  9. Bir kaba su koyup kağıttan kayık yüzdürün.
  10. Evde basit fizik deneyleri yapın.
  11. Satranç öğretin.
  12. Işığı arkanıza alarak gölge oyunu kurun.
  13. Evde çöp toplama oyunu oynayın. Kim daha çok eşya toplarsa ödül alsın.
  14. Mısır patlatın.
  15. Birlikte şarkı söyleyin.
  16. Sessiz sinema oynayın.
  17. Birlikte radyo tiyatrosu dinleyin.
  18. Bir eşyayı evde sakladıktan sonra haritasını çizin. Çocuğunuz bulsun.
  19. Akvaryum kurun.
  20. Saklambaç oynayın.
  21. Birbirinizi gıdıklayın.
  22. Evde değişik boyda bardakları ters çevirip kaşıkla sesle çıkartın.
  23. Eski bir tişörtü kumaş boyaları ile boyayın.
  24. Kâğıttan uçak yapın, yarışın.
  25. Birbirinizin taklidini yapın.
  26. Sihirbazlık numaraları yapın.
  27. Kese kâğıdından çanta yapın.
  28. Kibrit çöpleri ile şekiller oluşturun.
  29. Birlikte bir hikâye yazın.
  30. Süngerden makas yardımıyla ördek yapıp boyayın.
  31. Sabah erkenden kalkıp beraberce güzel bir kahvaltı hazırlayın.
  32. Balkonda domates, çilek yetiştirin.
  33. Evde dondurma yapın.
  34. Birlikte evde pasta yapın.
  35. Ona hikâye anlatın.
  36. Birlikte bir resim yapın.
  37. Oyun kartları ile köprüler yapın.
  38. Birlikte fotoğraflarınızı düzenleyin.
  39. Birkaç çarşaf ile odanın içinde labirentler kurun.
  40. Yastıkları aralıklı dizerek engel atlama oynayın.
  41. İsim şehir bulmaca oyunları oynayın.
  42. Birlikte bir blog açın. Olmadı ortak günlük tutun.
  43. Haftada bir birlikte evde film izleyin.
  44. Evde yastık kavgası yapın.
  45. Pul koleksiyonu yapın.
  46. Haritada şehir bulmaca oynayın.
  47. Kütüphanenizi arşivleyin.
  48. Tekerlemeler söyleyin, uydurun.
  49. Gece balkondan ya da camdan gökyüzüne bakarak yıldız kaymasını izleyin.
  50. En önemlisi; çocuğunuzla kaliteli bir zaman geçirin. Önüne oyuncak, TV, bilgisayar vs. koymak onunla ilgilenmek değildir!

18 Nisan 2014 Cuma

Aynen YA !!! #bacaklarınıtopla #yerimiişgaletme


Toplu taşıma araçlarında erkeklerin oturma şekillerine kadınlar sonunda isyan etti.

 Sosyal medyada 'yerimi işgal etme' ve 'bacaklarını topla' isimleriyle kampanya başlatıldı. #yerimiişgaletme ve #bacaklarınıtopla hashtag'i ile Twitter'da başlatılan kampanyada erkeklerin metrobüs, otobüs, metro gibi toplu taşıma araçlarında kadınları nasıl rahatsız ettiklerini gösteren fotoğrafları paylaştı. Toplu taşıma araçlarında bacaklarını açarak oturan erkekler yüzünden sıkışan kadınlar çektikleri kareleri o an Twitter'da paylaşıyor.

#yerimiişgaletme #bacaklarınıtopla #bacaklarinitopla #toplabacaklarini #edep #düzgünotur #beyefendiol #taciz #kampanya #erkekmisin #terbiyesiz #kadinhaklari #saygi #istanbul #hak #woman #culture #respect #nurture #rude #journey

Yavaş Yavaş Bizide Tüketen Elektromanyetik Aletler...


Elektromanyetik Alan" konusunda doktora yapmış bir kişiyinin yazısını paylaşmadan edemicem....

Öncelikle dizüstü bilgisayarlarıni asla ve asla kucağınızda, dizinizin üstünde kullanmayın.
En çok manyetik alanı saç kurutma makinesi ve ütü yayar (bu aletleri kullanırken acele edin, işinizi çabuk bitirin.

"Yatak odalarında televizyon, bilgisayar ya da cep telefonu bulunması tahmin edemeyeceğiniz kadar zararlıdır. Havayı iyonize eden elektromanyetik alan yüzünden çoğu zaman bir koku ile algıladığımız ancak gözle göremediğimiz elektrik yüklü parçalar havada asılı kalırlar.
Saatlerce havalandırsanız bile tam olarak ortamdan süpürülmezler, her nefes aldığınızda ciğerlerinize bu parçaları çekiyorsunuz demektir.

Elinizin hemen altındaki klavye ve Mouse ise her hareketinizde elektrik sinyalleri gönderir. Mutlaka kablolu mouse kullanınız. . Aynı şekilde uzun süreli klavye ve mouse kullanımı maalesef bilekleri ve eli deforme etmektedir. "RSI (Repetitive Strain Injury)" denen sürekli aynı bedensel hareketlerin tekrarıyla oluşan eklem rahatsızlıkları ve "Carpal Tunnel Sendorumu (tekrar eden hareket sendromu )" ciddi sonuçları olan ve ameliyat gerektirebilen hasarlar verirler.
Lazer baskı yapan yazıcılar, çalışmaları sırasında ozon gazı üretirler.
Uzmanlar kanser ve bağışıklık sistemi hastalıklarının, manyetik alanın zayıflattığı bünyelerde oluştuğunu söylüyorlar.
Mesela çoğumuzun kullandığı Bluetooth kablosuz bağlantısı için HP firmasının resmi kitapçığı "lütfen sağlığınız için bir metreden kısa mesafede Bluetooth kullanmayın” diyor.
Eğer bütçeniz yetiyorsa LCD dediğimiz ince ekranlardan alın. Bunun radyasyon seviyesi daha düşüktür.
Bilgisayar kasanızı bedeninizden uzak tutun. Kabloları mümkün olduğunca uzun tutarak çevrenizdeki boş alanı uzatın, Bilgisayar masanızı metal aksamdan değil, ahşap ve elektrik yükü tutmayacak şekilde oluşturun.
Bilgisayarınızın bağlı olduğu prizi mutlaka topraklı yaptırın.
Günde bir kaç saatten fazla keyif, oyun ve web gibi zorunlu olmayan aktiviteler için bilgisayar karşısında zaman harcamayın.
Son olarak, bilinen tüm elektronik cihazlarda elektromanyetik alanı yakalama becerileri yüzünden özellikle ametist kristalleri kullanmanızı ve bilgisayarınızın yakınına koymanızı önereceğim.
Bu ametist kristalleri belli aralıklarla deniz suyuyla topraklandıklarında elektrik yükleri sıfırlanarak gereken koruma alanını sağlamaya devam ederler."

Sevgili okurlar, ben şahsen Balıkesir Dursunbey Güğü Köyü'nde çalışırken, köyde ametist madeni olması nedeniyle, bol miktarda ametist kristali edinmiştim.

VE EN ÖNEMLİ KONU:
. . . Eğer acil servis doktoru falan değilseniz, cep telefonunuz uyuyacağınız odada asla açık olarak kalmamalı. Gece siz uyurken Yatak Odanızdan en az 10 metre uzakta olmalıdır!!!!
Yapılan araştırmalara göre 20 dakika boyunca cep telefonu ile kesintisiz konuşanların, bir sağlık kuruluşunda beyin kontrolünden geçmesi gerekiyor. Nitekim telefon ile konuşurken sınırı aştığınızda hep başınız ağrır.. Unutmayınki , konuşurken de telefonun patlama gibi bir tehlikesi vardır . . . Mutlaka KULAKLIK KULLANIN ! ! !

Telsiz telefonlarda da benzer tehlikeler mevcut, ev telefonunuz telsizse değiştirin, kablolu alın.
Çamaşır ve bulaşık makineleri çalışırken yanında durmayın ( mesela bulaşık makinesini çalıştırıp yanındaki masada keyif çayı içmeyin veya masa keyfi yapmayın ), çünkü çok manyetik alan yayarlar. Özellikle çamaşır makinesinin, çamaşırları döndürme aşamasında hemen uzaklaşın.
Son olarak; kullanmadığınız aletleri fişten çekin. Yapılan araştırmaya göre, "stand by" da yani bekleme modunda kalan aletler, gene elektrik tuketıyorlar. Ve ABD'de bekleme modunda tüketilen elektiriğe " vampir elektirik" deniliyor. Bu da gösteriyor ki elektronik aletler fişten çekilmediği, en azından güç düğmesinden kapanmadığı sürece bizim için tehlike yaymaya devam ediyor.
Tüm bu aletlerin neden olduğu masraf ve küresel ısınma yetmiyormuş gibi, bizi de tüketiyorlar yavaş yavaş.

(Dç Doktor Ayşegül yıldız)

31 Aralık 2013 Salı

Veeee... 2014 - MUTLU YILARRRR Tüm Dünya'ya Huzur Sağlık AŞK Diliyorum...
























♥  ÇİMENLER YAYILMADAN ... ♥
Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın, bunlar gibi birçok "küçük şey”e
bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yayılın çimenlerin üzerine.....
Acele edin....
Er veya geç...
Çimenler yayılacak üzerinize...

 Jacques Prevert

yeni yılınız size mutluluk verecek "küçük şeyler"le dopdolu geçsin...





Benzer Yazılarım

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...♥ Zeynep'le Güne Merhaba ♥...

'Ve sen yine denendiginde
ve yine kalbin daraldiginda
ve yine bütün kapilar yüzüne kapandiginda
ve yine ne yapman gerektigini bilemediginde
Uzun uzun düsünve hatirla Yaradanini!
Allah kuluna kâfi degil mi?
(Zümer/36)

Konumuz Ne olsun :)