Translate

HEDİYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HEDİYE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Temmuz 2020 Cuma

AYASOFYA

AYASOFYA CAMİİ 

aya sophia mosque

916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, 
Fatih Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. 
29 Mayıs 1453'te, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldığında, 
Ayasofya yaralı Bizans askerlerinin, kadın ve çocukların sığınma yeriydi.
İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi mensupları Ayasofya'da ibadete devam etti.
1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, 
Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. 
Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı.

...

AYASOFYA NEDEN MÜZEYE ÇEVRİLDİ?
 
1923'te cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, 
Ayasofya 1931'de kapatıldı. 
Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile 1935 yılında müzeye dönüştürülmüştür. 
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği izin sonrası başlayan çalışmalar 15 yıl sürdü ve 1947'de tamamlandı.
1996'da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya'nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu'nun da desteğiyle 1997-2002 arasında restore edildi. 
Müze aynı zamanda UNESO Dünya Mirası listesinde.
Açılışından İstanbul'un fethine kadar 915 yıl kilise, 1453'ten 1934'te alınan kararla müze oluncaya kadar cami olarak kullanılan, 86 yıldır da müze olarak hizmet veren Ayasofya, 
Türkiye'de yerli ve yabancı turistler tarafından en çok ziyaret edilen yapıların ilk sırasında yer alıyor.
Ayasofya'da müze olduktan sonra da çeşitli dönemlerde restorasyonlar yapıldı.

Ayasofya'da Temmuz 2016'da düzenlenen Kadir Gecesi programında 85 yıl aradan sonra sabah ezanı okundu.
Ekim 2016'da Ayasofya'nın ibadete açık olan bölümü Hünkar Kasrı'na,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından uzun yıllardan sonra ilk kez asaleten imam atandı.
2016 itibarıyla Hünkar Kasrı bölümünde vakit namazları kılınmaya ve minarelerinden Sultanahmet Camisi ile 5 vakit çifte ezan okunmaya başlandı.
İstanbul'un fethinin 567. yıl dönümünün kutlandığı bu yıl ise 29 Mayıs 2020'de Ayasofya içinde Fetih Suresi okundu.

Ve Yarın
23 Temmuz 2020'de ...
Benim ülkemde
benim kıta sahanlığım içinde
benim bayrağımın altında
benim camimde cuma namazı da kılınacak ...




 Not : Halıların rengi özellikle turkuaz seçilmiş, 
bir araştırdım aslında ne kadar önemliymiş bu ton...


 

#Turkuaz, camgöbeği yeşil rengin hafifçe mavi tonudur,
Türkiye'nin #Akdeniz sahillerinin renginden esinlenilerek türetilmiştir. 
Türk'ün Fransızca'daki karşılığı olan #Turquoise 'den gelmekte ve literatürde Türk mavisi olarak bilinmektedir.
 

Beni bilirsiniz:) Nasıl da çok severim 🌺


24 Aralık 2019 Salı

BIRAKIN PERDELER AÇIK KALSIN


Yaşlı hanım hastamız “İstemiyorum. 

Perdelerin kapanmasını istemiyorum. 

Pencere bahçeye bakıyor, üstelik 4. kattayız. 
Kimsenin içeriyi göreceği yok. Lütfen perdeleri kapatmayın” diye söyleniyordu.

O gece yattığı koğuştaki diğer hastalar perdeleri kapattırmadığı için servis hemşiremizden yardım istemiş,
hastamızı ikna edemeyen hemşiremiz de sorunu bana iletmişti.
 Odadaki diğer iki hasta pencere kenarında yatmakta olan hastamızın perdelerin kapanmaması yönündeki ısrarını anlamamış:(
biraz da öfkelenmişti.
Odaya neden girdiğimi anlayan hastamız ağzımı açmadan
“perdelerin kapanmasını istemiyorum, lütfen ısrar etmeyin” diyerek karşılamıştı beni.
İkna olacak gibi görünmüyordu.
Yatağının kenarına oturup sakinleştirmeye çalıştım.
 Odadaki diğer hastaların isteğini de ileri sürerek hiç olmazsa tül perdeyi çekmeye razı ettim.
Pek içine sinmemişti ama oyunun kuralına göre oynanması gerektiğinin de farkındaydı.
Odada gerginlik sürüyordu.
Yanlarında kalıp konuşturup sakinleştirmeyi düşündüm.
Hastamızın ziyarete gelen çocukları ve torunları olduğunu hatırlayıp, onları sordum.
Özellikle torunlarından söz etmeye başlayınca yumuşadığını, yüzünün güldüğünü fark ettim.
Oğlu ve kızının çok çalıştığından, kendi çocukları ile ilgilenmeye zaman kalmadığından yakındı.
- Evde herkes çalışıyor. Büyük torunum okuldan eve geldiğinde karşılayan kimse olmuyor.
O kocaman evde tek başına ne bulursa onunla karnını doyurup televizyonun karşısına oturuyor. Garibimin önüne sıcak yemek koyup sırtını sıvazlayacak, saçını okşayacak biri bile yok yanında.
“Ama modern hayat hep böyle. Hayat hızlı ve herkes meşgul, ne yapacaksınız?
Bütün büyük kentlerde bu sorunlar yaşanıyor sanırım” diye üsteledim.
Omuzlarını silkti. Doğrulup yastığını düzeltti.
Sonra yine o öfkeli gözlerle baktı.
- Modern hayatmış, sevsinler. İnsanı yalnız bırakan, başkalarından uzaklaştırıp içine kapanmasına yol açan modernliği ne yapayım?
Herkes yalnız, çocuklar bile yalnız görmüyor musunuz?
Kimse kimsenin derdini bilmiyor, bilse bile kulağının üstüne yatıp görmezden geliyor.
Anlatmaya çalışsan yaşama telaşından kimsenin durup dinlediği de yok.
- Nasıl bir yalnızlık bu sözünü ettiğiniz?
Her ne kadar konu ilgimi çekse de gerçekte, hastamızı biraz daha konuşturup sakinleştirmeyi
ve böylece odadaki gergin havanın bir ölçüde giderilmesini amaçlamıştım.
- Doktor bey oğlum, yıllar içinde azar azar öyle şeyleri yitirdi ki insanlar,
evlerine kapandıkları yetmedi, şimdilerde kendilerine de kapanmalarını bekliyorlar.

Sonra çocukluğunu, insanların bahçeli konu komşunun birbirini görebildiği evlerde yaşadığı yılları anlattı.
Konu odadaki diğer hastaların da ilgisini çekmiş, az önceki hırlaşmayı unutup hastamıza kulak kabartmışlardı.
- Önce bahçeler otopark oldu.
Apartman hayatı, modern yaşam dedik bahçenin çamurundan kurtulduk diye kandırdık kendimizi. Herkes evlerine çekildi.
Kimse kimseyi görmez, duymaz oldu.
- Peki sonra?
- Sonra sıra balkonlara geldi. Balkonları kapatıp eve kattılar. İşyerleri de balkonsuz oldu.
Dışarının tozundan kirinden kurtulduk diye kandırdık yine kendimizi.
Konu komşuya, gökyüzüne, dünyaya açılan balkonlar da gitti elimizden.
Yetmedi sıra pencerelere geldi. Tül perdeydi, güneşlikti, kalın perdeydi derken pencereler de örtüldü.
Jalûzi, panjur stor derken pencereler kapandı.
Onca para döktüğümüz perdelerimize bakıp “ne güzel oldu” diye avunduk.
Güneş görmeyen, gün ışığı gibi yanan lambalarla aydınlatılan işyerlerine, evlere kavuştuk.
Her şey yavaş yavaş oldu.
Modernleşiyoruz diye tüm bunları sineye çektik.
- Peki ya şimdi?
- Görmüyor musunuz?
Herkes içine kapandı.
Bahçesi balkonu olmayan pencereleri örtülü o çok modern evlerde dışarıyla tek bağlantısı televizyon olan insanlara dönüştük.
Gerçi biraz daha okumuş olanların internet ve cep telefonları da var ama yalnızlık aynı yalnızlık.
İnsanları içine kapatıp yalnızlaştırdılar.
Şimdi sadece bakmaları istenen yöne,
televizyona bakıp orada izledikleri dünya ile yetinmelerini orada yaşayıp tüketmelerini, sadece tüketmelerini bekliyorlar.
Dedim ya modernlikmiş, sevsinler…
Odadaki hastalardan biri televizyonun sesini önce kıstı, sonra da kapattı.
Diğer hastamız dayanamayıp “Durum bu kadar mı kötü?” diye sordu.
Bizimki gülümsedi duvarda asılı olan manzara resmini gösterdi.
- Kimileri durumun farkında.
Duvarlarına resimler asıp ara sıra da olsa başka yöne bakmayı, resimlerin içine dalıp hayaller kurmayı veya kitap okuyarak kendini avutmayı başarabiliyor.
Ama ben çocuklar için, torunlarım için kaygılıyım.
Hangi çocuk gökyüzündeki bulutlarla !
veya oyun oynadığı halının üstündeki desenlerle hayaller kurmamış, oyunlar oynamamıştır?
Öyle bir kapandık ki hayata, şimdi ne o halılar var, ne de çocuklarımızın görebileceği gökyüzü.
Varsa yoksa televizyon, tablet,bilgisayarlar.
Her şey hazır, hayaller bile.
Hayal kurmayı bile çok görüyoruz, çocuklara.
Eliyle pencereyi gösterip “Bu yüzden istiyorum, penceremi.
Hastane odasında bile olsa pencere örtülmesin, perdeler açık kalsın istiyorum.
Gökyüzümü kaptırmayacağım bu yamyamlara” dedi.
Bu sözlerden sonra başucundan kitabını ve gözlüğünü aldı.
Odada az önceki gerginlikten eser kalmamıştı.
İzin isteyip yanlarından ayrıldım.
Ertesi sabah
ve daha sonraki günlerde o odanın tüm perdelerinin açık olduğu dikkatimizden kaçmadı.



Üstelik hastamızın taburcu olmasına

ve aradan geçen onca zamana karşın hiçbirimizin eli gitmedi o perdeleri kapatmaya.

🙏🙏💖💖
Dr. Mehmet Uhri ~☆☆

17 Aralık 2019 Salı

Yerli Malı Haftası Şapka Yapımı - Anaokulu İlkokul Etkinlikleri

Oğlum Bu sene Yer fıstığı oldu

Hem rengi uygun olsun hem farklı tasarım bir şapka yapalım dedik,

evdeki mukavva kağıt yada renkli kartondan da yapabilirsiniz

Çok kolay ...

 

Yerli Malı; Yerli Malı,

Her TÜRK O'nu KULLANMALI !

 

Yerli Malı Haftası, 12-18 Aralık tarihleri arasında 
Türkiye'de tüm okullarda kutlanan belirli günler ve haftalardandır.
 I. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından 
yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. 

Özellikle okullarda "YERLİ ÜRETİM" temalı etkinliklerle kuru yemiş , çerez, meyve ve bakliyat çeşitleriyle 
hazırlanmış şapka, afiş, şiir ve sınıflarda hazırlanan lezzetli masalarlarla kutlanıyor.

 
Yer Fıstığı Şiiri

Yer üstünde çiçek açan,
Kökle toprağa karışan,
Yer altında olgunlaşan
Bir meyvenin tohumuyum.

Esasında fıstık olan,
Adını topraktan alan,
Bol vitamini bulunan
Besleyici bir nesneyim.

Yağı için üretilen
Pembemsi zarla örtülen,
Kavrulmuşları yenilen
Çerezlik kuru yemişim.

4 Aralık 2019 Çarşamba

Bu Dünya'da Her Şey KİRALIK; Sadece Sırayla Sahipleniyoruz ...


Bu dünyada hiçbir şey bizim değil.


Her şey KİRALIK .



Oturduğumuz evler.

Kullandığımız arabalar.
Arsalar, makamlar, satın aldığımız eşyalar,

Kazandığımız paralar her şey işte !

Hatta, Annem, Babam, Kardeşim, Çocuklarımız bile ...
Sırayla satın alıyoruz, sonra ya değiştiriyoruz, ya satıyoruz, yada ölümle !
bizden başkasına geçiyor
ya sonra... 


Hayatta durmadan yaptığımız bu koşuşturmaca, kavga niye ?
der gibiyim şimdi içimden..

Nasıl bir döngünün içindeyim şu koca dünyada hiç sorguladınız mı kendinizi,

sırayla sahipleniyoruz aslında, 
ben göçünce de bu hayattan başka biri bahacak belki bu pencereden... 
tüm canlılar sırayla toprak olucak değil mi? 

Satıcı, kiracı .... 

Ey En Büyük Emlakçı :)



Ömürlerin kıymetini bilelim dostlar,

kalp kırmayalım mesela;
(Ya o kalp Rabbim katında çok seviliyorsa! (hiç korkmuyormusunuz))

çok iyilik edin mesela;
İnanın ardımızdan gelen en büyük huzur -hayırlı dua!

çok gezin mesela;
yarına nasip olacak mı o yerlere gitmek !

çok ibadet edin mesela;
eksik oruçlarınız, namazınız, zikirlerimiz vardır eksik dünlerden :(
çok huzurlu olun az nefes alın mesela :)
aldığımız her nefes sayılı, stresle sinirle çok soluyarak kalbimizin sayısını azaltmayın :)

sonuçta;

herkesin işini ne kadar yaparsan o kadar iyisin bu hayatta !!!



kendinizle sohbet edin mesela
vakti bilmiyoruz bu dünyadan yolculuğun, 
ya az kaldıysa 
acaba yapmak istedikleri var mı gitmeden ? aklında kalanları?
çok sevdiklerimden biri gidiyor yine bugün ...




Bir gün şehrin ileri gelenlerinden birine sormuslar:


“ Üstadım! 

Ben öldükten sonra evimin kapısına koyacakları levhaya sence ne yazarlar ?


-Üstad büyük bir ciddiyetle cevap verir ?


“KİRALIK EV ! ..”

4 Ekim 2019 Cuma

İBB. SOSYAL YARDIM PROJESİ - Kadın Koordinasyon Merkezi

Sana fazlalık olan belki bir başkasının ihtiyacı olabilir ...

Haydi; İhtiyacın yoksa paylaş 🤗

‪Kullanmadığınız ikinci el eşya, mobilya ve kıyafetlerinizi kapınızdan alıyor, 

sizler için ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz.

İSTANBUL ☎️ 444 0 093

 

ilk başta; 

benim kullanmadığım, beğenmediğim eskiler verilir mi gibi 

içinizden geçirmeyin !!! 

Günlük hayatta kullanım ömürlerini bitirmiş ev eşyalarının çeşitli yöntemlerle 
yeni ve farklı bir forma kavuşturularak yeniden kullanılabilir hale getirilmesine yönelik 
hazırlanan “Geri Dönüşüm Atölyesi” Mart 2008’de açıldı 
ve Kadın Koordinasyon Merkezi Eğitim ve İstihdam Atölyesi’nde bulunan sınıflarda gerçekleştirildi. 

Ekip oldukça büyük, terziler, mobilyacılar, kuru temizlemeciler, tasarımcılar ...

Bu video sadece sizlere bir örnek :

 

30 Ağustos 2018 Perşembe

KİRPİK LİFTİNG 'i yaptırdım ---> Byhulyayilmaz EsteWomen Kalıcı Makyaj Stüdyosu




Her kadın güzel olmak ister :)

Rabbim biliyorum bizi çok güzel yaratmış 

Estetiğe de "sağlık ve psikolojik" vakalar sonucu olmadığı sürece karşıyım !

ama bakım yapmadan asla olmuyor,

kendinimi hem daha güvenli hem daha güçlü hissediyorum bir kuaför sonucu bile :P

hele birde hamam sefasına gittiğimde ...

bazı teyzelerin görünce ! kendimi Claudia Schiffer gibi hissettiğim doğrudur...


İlk olarak hamileliğimin son ayında karar vermiştim doğum öncesi 
ama hülya hanımcım asla yapmayacağını hatta süt emzirme süresini de geçirmemi tavsiye etti,
maddi amaçlı nereye gidersem eminim yapan olurdu ama ben ona güvendim !
sizce nasıl olmuş :)



👉Anında daha kıvrık, daha siyah kirpiklere sahip olabilirsiniz 
👉İşlemden hemen sonra etkisi gözle görülür 
👉 Hiç bir kimyasal madde içermez
👉 Zayıf kirpiklerinize doping desteği sağlayarak daha hacimli bakışlar için etkili bir çözümdür
👉 Kirpiklerinizi keratin ve vitaminler ile besleyerek bakımını sağlar
👉 Uygulandıktan 2 hafta sonra kirpikleriniz daha sağlıklı uzamaya başlar

Bu uygulama ile kirpik serumlarına, kirpik kıvırma makaslarına ve ipek kirpiğe veda edin. 
Kirpik Liftingi sayesinde maksimum 45 dk'da ortalama 1-3 ay arasında kalıcı güzelliğe sahip olabilirsiniz 👌 

Bu bir reklam değil tavsiye ediyorum ...
Ayrıntılı bilgi randevu ve sorularınız için : 
Byhulyayilmaz EsteWomen Kalıcı Makyaj Stüdyosu
📞0212-530-00-33 www.estewomen.com

15 Mayıs 2018 Salı

Gezgin Eşek'in Oyun Atlası - Saide Nur DİLMEN / Taze Kitap


Çocukların okuması gereken kitaplar - 1

Kitap arayışı içinde misiniz sizde benim gibi! hem eğlensin hem öğrensin ...

Çocuklara yönelik seyahat ve macera konulu kitapları araştıurıyorum bu ara en çok, en az seyahat etmek kadar eğlenceli ve bilgilendirici olmalı. 

Biliyorum tablet, bilgisayar internet elimizin altında diyecek bazılarınız ama dokunarak okuyarak alışkanlık kazanması o mürekkep kokusunu hissetmesi en büyük arzum... Dijital çağın getirdiği en sıkıcı durumlardan biri olarak çocukları akıllı telefon ve tabletlerden uzaklaştırmak bir hayli zorken, onları macera dolu kitaplara yönlendirmek bence en kolay açık kapımız!

Okumayı sevmeli her yeni yetişen z hatta x kuşağı çocukları... 


"52 ülke, 52 oyun, 1 eşek” 

Gezgin Eşek bir gün çantasını alıp dünyayı gezmeye koyulur. Yılın her haftası bir ülkeyi ziyaret eder ve gittiği her ülkenin çocuklarıyla o yöreye özgü bir oyun oynar. En sonunda da yaşadığı maceraları ve öğrendiği oyunları diğer insanlarla paylaşmak için bu kitabı yazar. 

Kendine has eğlenceli üslubuyla 52 ülkenin tarihinden, kültüründen, mimarisinden, doğal güzelliklerinden kısaca bahsedilen bu kitabın sonunda bizi dev bir harita ve 52 ülkenin çıkartmalarının yer aldığı bir çıkartma sayfası bekliyor. Ben çok zevkli ve eğlenceli buldum...

 Amerika, Japonya, Filistin, Rusya, Hollanda, Suriye, Meksika, Tanzanya, İngiltere, Endonezya, Etiyopya, Fransa, Norveç, Kenya, Haiti, Peru gibi dünyanın birçok ülkesini anlatan Gezgin Eşek'in Oyun Atlası, çocuklara farklı kültürleri, coğrafyaları, medeniyetleri mizahî bir üslupla anlatmanın yanı sıra, neşenin evrenselliğini göstermek amacıyla hazırlandı. Oyun Atlası hem bir gezi rehberi, hem bir oyun ansiklopedisi, hem neşeli bir macera özelliği taşıyor.

Tavsiye ediyorum 👍

18 Nisan 2018 Çarşamba

AMİGURUMİ

AMİGURUMİ nedir ?

 

 

İplerden sık iğne tekniği ile örülen oyuncaklar ...

(plastik değil acıtmıyor, pamuk ipliğinden tamamen zarar vermiyor ve üstelik evladiyelik yıllarca hatıralar gibi sapasağlam dayanıyor) 

aslen japonya'dan gelmiş bize ama bir hobi oldu gidiyor çok sevdiklerimin elinde. İlmek ilmek sabır örüyorsunuz, mutlulukla sağlık hediye ediyorsunuz çocuklarınıza, sonrası içi dolgu (şu kimyasal, bu baz vs. yani zararlı boya yok ) 
Özlem teyzemizin hediyesiyle başladı her şey :) onun ellerinden düşen muhteşem örgü bebekleri de sizlerle mutlaka paylaşmalıyım....

 
özlemm

 

Not: Daha neler var nelerrrr ....... 

lütfen modelleri çalmayın SATIN ALIN :)))

😊 

ÇOK AYRI KALDIMMMM ARANIZDAN DOSTLARIM 
Bu arada.... Dünya tatlısı bir oğlum vardı Rabbime Şükürler olsun Allah'ım birde bir İpek böceği nasip etti bize....
Tüm isteyenlere, gönlünden dileyenlere Rabbim En güzel Muratlarını nasip etsin 
İnşaAllah .  

 

7 Aralık 2016 Çarşamba

TAŞ İŞLEME detaylı PENYE HIRKA wouuuuvvvv

Evde kullanmadığınız,

boşuna duruyor artık giymem dediğiniz basic bir swaet var mı?

soğuk ve uzun kış gecelerinde farklı birşeylerle uğraşacakk da bir faaliyet olsa !

diye aranıyorsanız

sonucuna inanamayacaksınız...

sabır nelere kadir ???

öyleyse ...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TAŞ İŞLEME HIRKA yapalım mı??? 

İpekyol, Twist, Zara, Mango, Forever New, Machka, Stradivarius tasarımcılarına şapka çıkarttırmak size kalmış :)

Malzemelerimiz; 

  1. kolayca tuhafiye, kırtasiye, salı pazarı hatta pazarlarda bile bulabileceğiniz boncuk ve taşlar,

  2. Makas

  3. İğne - iplik 

  4. taş yapıştırıcı veya silikon

  5. bir de en kıymetlisi hayal gücü 

Resimlerle, detaylı görüntülere yer vererek devam etmenizi sağlamak istiyorum, tabi bunlar fikir amaçlı sizin modelinin daha da güzel olabilir,

öncelikle sweat temiz ve ütülü olarak elinize alın, tam ön ortasından güzelce kesiyoruz ve kenarlarını ister dikişle ister kenar telasıyla kıvırıyoruz... ben kenar telasını evimden hiç eksik etmem hatta pantolon paçalarını bile çoğu zaman evde kendim yapıyorum.

daha sonrasında ise taşlarla bir model tasarlayıp dikiş ve yapıştırma işlemlerini yapıyoruz. hvesli ve becerikli ev hanımlarıyla inanıyorum çok daha güzelleri ortaya çıkacak,

üstelik üzerine iki taş dikilen modellere o kadar paraları vermenize de gerek kalmayacak

Sizinkileri de paylaşmak isterseniz,

büyük zevkle eklerim, sevgilerimle...

13 Ekim 2016 Perşembe

En Doğalından Tam Organik Bitki Besini

Evde vitamin yapalım :)


Merhaba canlarım ....
Ben çiçekleri çok severim,
Ama bu aralar çok cansız görünüyorlar gözüme diyenlerdenmisiniz ???
Çok basit yöntemlerle bitki besini hazırlayabiliriz :

Gerekli atık malzemeler
2 muz kabuğu
2-3 kaşık türk kahvesi
3 yumurtanın kabuğu
yeteri kadar su

hepsini blender da çekip kaşık yardımıyla çiçekleriizin dibine ekleyelim hepsi bu kadar :)

10 Ekim 2016 Pazartesi

Diş Beyazlatma

Bu aralar çok uğraşıyorum dişlerimle, 10-15 sene önce yaptırdığım dolguları bile yeniletiyorum dersem gülümsediğinizi hisseder gibiyim...

Beyaz dişlere sahip olmak en çok istediğimiz şey. Diş hastanelerini incelediğimizde ise beyazlatabilmek için gereğinden fazla para ve zaman harcanıyor.

Bazen ninelerimizden kalan “eski usul” çözümler gerçekten etkili olabiliyorr. Bunlar hem daha az para harcamanıza neden olur hem de ticari ürünlerin sonuç alabilmek için her zaman yaptığı gibi doğrudan dişlerinize karşı saldırıya geçmezler.

İki seçeneğiniz var :

Birinci Seçenek : Bir çorba kaşığı karbonat ve bir tam limonun suyunu alıyorsunuz, ufak bir kaba karbonatı boşalttıktan sonra limon suyunu döküyorsunuz. İki dakika bekleyip güzelce karıştırıyorsunuz ve elde ettiğiniz bulamaçı dişlerinize uyguluyorsunuz. Dişlerinizde 30 dakika tuttuktan sonra ağzınızı güzelce çalkalayıp, dişlerinizi fırçalıyorsunuz.

İkinci Seçenek : İki adet çileği alıp güzelce eziyorsunuz ve bir çay kaşığı karbonat ile karıştırıyorsunuz. Kaynaşmaları için 2 dakika bekliyorsunuz ve bu karışımı dişlerinize uygulayıp 5 dakika bekliyorsunuz. Süre bitince ağzınızı bol su ile yıkayıp dişlerinizi fırçalıyorsunuz. 

2 haftada bir tekrarlasanız bile farkı görüyorsunuz :) bu iyiliğimi de unutmayın ...

21 Mart 2013 Perşembe

NEON Strass Taşlı Kolye - YAZ MODASI - 2013 - DIY

Birkaç blogda bu renkli kolyelere rastladım,

üstelik bu yaz neon renkler çok revaşta olacaklar, 

birde parıltı ekledik mi deymeyin keyfimize...

üstelik yapımı çok kolay takımı ise çok zevkli görünüyor...

savaroski benzeri taşlı kolyeler çok fazla, 

bakın ZARA'nın yeni koleksiyonundan elmas benzeri muhteşem bir kolye bulmuş mesela...

ve tercihinize göre 3 - 4 renk fresh renklerde oje :)




19 Mart 2013 Salı

MUTLULUK

'Güzel olan benimdir' deme! Yorulursun.
'Benim olan güzeldir' de hep mutlu olursun.

26 Şubat 2013 Salı

Monna Home'dan Çok Güzel Bir Hediye Geldi.


Zeynep'le Güne Merhaba
En güzel küpelerimi bundan sonra bu kutucuğa koyacağım... 
Monna Home'da daha ne güzellikler var, hayran kalacaksınız, Selamlarımı mutlaka iletin dostlar...
Altıntepe Mah. Hüsniye Cad.No:31/A Altıntepe-Bostancı'da.

22 Şubat 2013 Cuma

Yüzük Parmağı Testi !!!

“Benimle evlenir misin?” sözü dilimizden dökülürken, elimizde tuttuğumuz pırlanta; çoktan hedefi gözüne kestirmiştir. Adresi; serçe parmağın yanında duran ve taşıdığı sembolün adıyla bilinen parmaktır.

 

Bu, kültürümüze öyle bir yerleşmiştir ki, yüzüğü başka bir parmağımıza yakıştıramayız bile. Sevginin ve aşkın bir bağlılığa dönüşmesi halinde, yüzük hemen parmağımızdaki yerini alır. Parmakta pırıldayan taşlı bir yüzüğe kim hayır diyebilir ki?

 

Yüzüğün neden bir başka parmağa değil de, sadece yüzük parmağına takıldığını hiç düşündünüz mü? Bu bir tesadüfün sonucu olabilir mi? Değil elbette.

 

Sol elin yüzük parmağına evliliği sembolize etmek maksadıyla yüzük takma geleneği, Mısır Medeniyeti’ne kadar uzanmaktadır. Mısırlılar, yıllar sonra bilim adamları tarafından da keşfedilen ve sol elin yüzük parmağında bulunan, doğruca kalbe giden "vena amoris"in (aşk damarı) varlığına inanıyordu. Bu inanç gereği de yüzükleri sol elin yüzük parmağına takıyorlardı. Yüzük takma geleneğine mağara devrinden kalma bulgulardaki figürlerde de rastlanmıştır. Ancak o yıllarda bu bağ yüzüğe benzeyen bir kelepçe ile yapılıyormuş. Mağara adamı, kelepçeyi ancak kadının kaçmayacağından emin olduktan sonra çıkartırmış.

İnsanlık tarihi boyunca, yüzük hep bağlılığı, bütünlüğü, birliği ve aşkı sembolize etmiştir. Aile kavramının ve kader birliğinin önemi gereği, üstüne eklenen aşkın ardından yüzüğü parmağımıza takar ve hiç çıkartmayız.

Tüm bunları basit, eğlenceli bir testle sınamak da mümkündür. Elbette bu bir delil değildir ancak ilginç olduğunu da göreceksiniz.


İşte yüzük testi:

Başparmakların anne ve babamızı, işaret parmaklarının kardeşlerimizi, orta parmakların kendimizi, yüzük parmağının eşimizi ve serçe parmakların da çocuklarımızı temsil ettiğini kabul ediyoruz.
Şimdi ellerimizi fotoğrafta olduğu gibi yapıyoruz. Avuç içlerimizi ve parmaklarımızı, birbirine değecek şekilde yapıştırıyoruz. Sonra parmak uçlarımız birbirine değerken, avuçlarımızı birbirinden uzaklaştırıp, orta parmaklarımızı kıvırarak avucumuzun içine alıyor ve sırt sırta yaslıyoruz. Ardından aşama aşama ilerliyoruz.

1.aşama: Anne ve babamızdan hayatımızın bir döneminde mutlaka ayrılıyoruz. Bu nedenle onları temsil eden başparmaklarımızı birbirinden ayıralım. Ancak bu sırada diğer parmaklar yerinden asla oynamayacak. Sonra eski haline getirelim.
2.aşama: Aynı işlemi kardeşlerimizi temsil eden işaret parmaklarımızda da yapalım.
3.aşama: Orta parmaklar bizi temsil ettiği için çocuklarımızı temsil eden serçe parmağa geçip aynı işlemi tekrarlayalım.
4.aşama: Son olarak da eşimizi temsil eden parmaklarda aynı işlemi yapmaya çalışalım. Ancak bu sırada orta parmaklar yerinden asla oynamayacak.

Ne kadar uğraşırsanız uğraşın yapamayacaksınız. Bunu yapabileni görmedim. Bu durum evlilik bağının gücüne ispat değil midir? :-))

Ayrılık insanın doğasında bile yok!
Lütfen eşinize olan bağlılığınızı yüzüğün kaderine bırakmayın.
Ona, tüm sevginizle sıkıca tutunun.

18 Şubat 2013 Pazartesi

DIY : Bebeğinizin İlk Adımını ölümsüzleştirin...

Pinterest'te çok güzel bir fikirle karşılaştım;   

Hani bebeğinizin o minicik ayakları varya;                                          

onlardan harika kelebek tablo yapıp,   

bu hayatlarındaki ilk imzaısını saklasak nasıl güzel olur değil mi??? 

Buna bir aktivite DIY değilde, tatlı anılar bırakacak bir sanat eseri bile diyebiliriz :)  

Malzemelere gelince;  
Biraz boya diyelim malzeme olarak, boyalı rainbow baskı pedleri olarak da satılıyormuş... 
Sonra O minik ayakları üzerine bastırıp iyice boya olmasını sağlıyoruz ve başlıyoruz çeşit çeşit sevimli imzasını almaya...
Hangisini en çok beğenirseniz onu seçin; arasına gövdesini ve antenlerini ekledik mi işlem tamam :)
Şimdi çerçeve yapabilirsiniz ...
Sevgiler...











17 Şubat 2013 Pazar

Serra'nın 1.Yaşını kutladık.

Serra'nın güzel doğum gününü ekliyorum bloguma:)
Davetiyesi, kıyafeti, süsler, kurabiyeler, enfes mamalara kadar her şey harikaydı, Elif'çim Ellerine sağlık...

Ben kutlamaları hep çok sevmişimdir. Özel günlerde evimiz, soframız, üstümüz başımız farklı olsun, hayatımıza renk gelsin diye düşünürüm, tatlı enerjisi mutlu eder, güzel anılar kalır ardında...

 




    Cup Cakeler, Ispanaklı pasta, Susamlı Simitler, 3 Renkli Patates Toplar, Çikolatalı Kurabiyeler, Kabak Tatlısı, Elmalı Kurabiyeler, Açma Poğaçalar, Şehriyeli Salata say say bitmiyordu... 

Butik Pasta Bol Muzlu:) Hello Kity Kurabiyeler, misafirlere hediye kutular Hazırlanmıştı...

      Ah birde prenses olan biteni tam görebilseydi, heyecandan uyuyakaldı...


















Benzer Yazılarım

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...♥ Zeynep'le Güne Merhaba ♥...

'Ve sen yine denendiginde
ve yine kalbin daraldiginda
ve yine bütün kapilar yüzüne kapandiginda
ve yine ne yapman gerektigini bilemediginde
Uzun uzun düsünve hatirla Yaradanini!
Allah kuluna kâfi degil mi?
(Zümer/36)

Konumuz Ne olsun :)